Eskiden bana “Hayatı Akışına bırak ” diyenlere sinir olurdum..Nasıl bırakırsın ki hayatı akışına..Tembel,umursamaz,ukala tiplerin hayat tarzıydı bu..Ben ise çocukluğumdan beri dişimle,tırnağımla kazıyarak,düşe kalka,inat ederek,hırsla saldırarak ayakta kalmıştım..Hayatım hep didişme ,boğuşma ile geçmişti.”Ferrarisi Satan Bilge “..Bu kitap ve bu düşünce beni deli ederdi..Hampadan trilyonların var,hiç birşeyle mücadele etmemişsin ,satarsın tabi Ferrarini..
Şimdi düşünüyorumda 1992 yılında hayalini kurduğum herşeyin 2014 yılına geldiğimde sahibi olmuştum..Hatta hayallerimden daha fazlasına..Varlık olarak,aile olarak,kariyer olarak her istediğime kavuşmuştum.Mutlu muydum peki..Hayır !.Hep yeni hayallerim,hırslarım,kavgalarım oluyordu..Mutlaka geceleri beni uyutmayan sorularım,kızgınlıklarım oluyordu..Hep bir acele,hep bir koşuşturma..En sevdiğim sohbeti çabuk çabuk geçiştiriyordum,en beğendiğim romanı sayfalarını atlayarak okuyordum,en sevdiğim içkiyi kadeh kadeh içiyordum.Varlığa, kariyere,sevgiye,eğlenceye,sohbete, çalışmaya hiçbirşeye doymuyordum..Zaman zaman sakinleşip “Şükür ” ettiğimde olurdu ama genelde hep doyumsuz bekliyordum..
Bir süredir sakin sakin soluyorum,sakin sakin konuşuyorum,sakin sakin okuyorum,sakin sakin içiyorum.
İki gün önce nefes alış verişimin farkına vardım mesela..Burun deliklerimden çektiğim hava alnımın içinden kafamın tepesine kadar çıkıyor,oradan boğazımın arkasından inerek önce ciğerlerimi sonra karnımı dolduruyordu.Nefesim boşalırken de aynı yolu geri tekrar ediyordu..
Günde en az 3 litre su içerim eskiden beri..Ama suyun tadının,yoğunluğunun hiç farkına varamamışım..Günlerdir susuz kalmış gibi içerim ben suyu..Koca bardağı bir dikişte..Direk boğazıma gider..Geçen gün bir bardak suyu beş yudumda içtim.Bir tadı var suyun..Soğuk,ferah,iç gıcıklayıcı bir tadı..Ve bir yoğunluğu..Ağzında tuttuğunda jöle kıvamında bir yoğunluk hissediyorsun..
Bugünde kahvaltıda 4 siyah zeytin yedim..Normalde zeytini ağzıma atıp çekirdeğini çıkarıp yutmam sanırım beş saniye sürüyordu..Bugün zeytin tanesini ağzıma attım.Yavaşça ısırdım..İçinden çıkan suyu emdim.Bir daha ısırdım,damaklarımı ve dilimi kullanrak ezip emmmeye devam ettim.Her defasında dilimin üzerinde kalan bir sıvı yavaş yavaş üst damağımın arkasında, boğazıma yakın bir yerde hafif ekşi,acı bir tad bırakıyordu..Yarım saniye sürmüştü tüm bu güzellik..İkinci zeytini de aynı ihtişamla yedim..Sonra sohbetle birlikte bir anda tüm zeytinleri ,peynirleri,reçelleri,ekmekleri aynı hızla beş dakika da bitirdiğimi farkettim.
Yemeği ,yemek zorunda olduğumuz için yiyiyoruz sanki…Sohbet için değil,alkol almak için değil sadece yemeği hissetmek için oturduğumuz yemek masalarımız var mı sizce !?.Var ise böyle ihtişamlı bir masadan kaç dakikada kalkarız.Üç dakika ? Beş dakika !? Ben ettten çok iyi anlarım diyen birini et yerken seyredin..İlk lokmasını nasıl büyük bir ihtişamla atar ağzına..Ağzındaki etle dakikalarca cilveleşir..İkinci lokmadan sonra ise herhangi bir yiyecektir.En sevdiği pastayı yiyen içinde bu böyledir..Hele şarabın ustaları.İlk yudumu bir sürü mimik ile cennetin kapılarından geçer gibi içerler.İlk kadeh biterken içtiklerinin çok da önemi kalmamıştır.
Tüm hayat bir mücadele..Birileri öyle demiş..İyi olanın,güçlü olanın,hırslı olanın ayakta kalacağı bir mücadele.Hep bir mücadele içindeyiz..Ve hep korku içindeyiz.Elde edemeyeceğiz diye korkarız.Ya da elde ettiklerimizi kaybetmekten.Herkese gizli bir öfke duyarız bilerek veya bilmeyerek ve sonra durduk yere bir öfke bir haksızlık gelir bizi bulur..Bu seferde şansızlığımıza dövünürüz.O kadar çok korkarız ki kaybetmekten her zaman kazanan tarafta olmak isteriz..Tartışırken bile mutlaka haklı çıkmalıyız..Karşı tarafın haklı çıkması büyük bir kayıptır.Buna izin veremeyiz..Gerekirse tartışmayı bağrışmaya,hakarete hatta fiziksel tepkiye dönüştürürüz.Kaybetmek ölümdür.
İsteklerin de hiç bitmez.Çünkü ” ilerlemeyen tek şey bitkilerdir “. Oysa biz hep ileri gitmeliyiz.Rica minnet iş buluruz çırak olarak başlarız.Elimiz hayatımızda ilkkez para görür..Altı ay geçmeden “ben kölemiyim,iki kuruşa böyle çalışılır mı ” demeye başlarız..En büyük hayalimiz KALFA olmaktır.. “Bir kalfa olayım,maaşımda artar ,daha da birşey istemem ” deriz, 6 ay sonra ” Ustanın benden ne fazlası var ” demeye başlarız..USTA oluruz..”Bu patronun benden ne farkı var,bende patron olacağım ” deriz. Patron oluruz, evim küçük deriz,arabam eski deriz,benim neden teknem yok deriz..Teknemiz olur, çok seviniriz; bir yıl sonra neden tekne küçük diye üzülürüz..
25 yıl bankalarda çalıştım.İşe girdiğimin ilk yılı bu dinazor şefler niye çalışıyor ki demeye başladım.. Yönetmen yardımcısı oldum.Yönetmen oldum..Bir süre sonra ben müdür yardımcısından daha bilgili ve çalışkanım ben neden müdür yardımcısı olamıyorum diye üzüldüm..Sonra Bankacılık krizi yaşandı..Çoğu bankacı işsiz kaldı..İşsiz kalacağım diye uyuyamaz olmuştum..Bir başka bankaya yönetmen olarak geçtim.Nasıl mutluydum.Bir yıl sonra kriz bitti.Beni neden müdür yardımcısı yapmıyorlar diye mutsuz oldum..Başka bir bankaya müdür yardımcısı olarak geçtim..Sonra MÜDÜR oldum..Kariyerimde hayal ettiğim zirveydi..Mutluydum..Havam yerimdeydi..Birkaç yıl geçti ben neden BÖLGE MÜDÜRÜ olmuyorum üzüntüsü yaşamaya başladım..Hırslandım.
Bırakacaksın kendini üstad.Hayat denen akarsuya karşı kürek çekmenin hiç anlamı yok..Zaman zaman akıntıya karşı kürek çektin diye başarılı olabilirsin ama hayatın tamamına gücün yetmez ,yazık.Akıntıyla beraber bırak kendini..Küreklerini bazen sakin bir kıyıya çıkmak için ,bazen sert dalgadan korunmak için,bazen kayalardan kaçmak için kullan.Akıntıya karşı koymak için kullanma..”Bırak sana rağmen değil,seninle birlikte aksın hayat ”
Hayatı akıntıya bırakmak faturalarını ödememek,sorumluluk hissetmemek,önüne geleni kandırmak,herşey Allahtan deyip yan gelip yatmak değildir..Akıntı tek bir kaynaktan başlar.Sonra güçlenerek ,kollara ayrılarak devam eder ve denize dökülür.Hangi kola gireceğin,kayalardan nasıl kaçacağın,hangi kıyıda dinleneceğin,sert dalgalarla nasıl başedeceğin senin kararındır.İlk sert dalgada kayığını devirip başka kayıklarının kenarına yapışmak değildir akışına bırakmak.