
Yazarı ilk defa okudum. Edebi olarak benim bilgi düzeyime göre oldukça güçlü. Kurduğu cümleler vurup deviriyor. Bilgisi, entellektüel birikimi olduğu belli. Anlatmak istediğini düz yazıyor.
Sevdim mi, çok emin olamadım. “Vallahi, bana tercüman olmuş” dediğim bölümlerde oldu, “ne diyor bu ukala” dediğim bölümlerde oldu. Sloganvari yazıları, filmleri sevmiyorum ben. Sloganı bulmak veya kullanmak okuyucunun veya izleyicinin tercihine kalmalı. Zaman zaman slogan yazmıyor, sanki slogan atıyor.
Zaman zaman vatandaş üstü titan gibi söylemleri var. Beğenmeyen, küçümseyen. Ama özellikle yurt dışındaki ilişkilerinde pek bir Anadolu savaşçısı. Türkiye’de kitleleri küçümserken, yurtdışında kendini küçümseyen kitleleri ukala, hatta nobran buluyor.
Kadın sorunlarına klasik yaklaşmış. Herkesin yazdığı, bahsettiği duyarlıkta. Oysa sorun kadın değil insan. Gücü, gücü yetene. Kadın, çocuk, hayvan, ağaç. Güçlünün zulmünden hepsi nasibini alıyor. Siz elinde güç olan kadın patron ya da müdürlerle çalıştınız mı!? Erkeklerden daha sert, daha acımasız ve daha hırslıları var. Çocuklarını anneler, babalardan daha çok döver mesela.
Kitabın tamamından emin olmadım ama etkilendiğim bölümler ve cümleler oldu. O cümleleri de toparladım ;
“büyük öyküler tıpkı bütün büyük hayatlar gibi, ya birinin kapıdan çıkıp gitmesiyle ya da kapıdan birinin girmesiyle başlar.”
“Kimisi doktorluk yapıyor, doğmamış çocukların kalbini onaran insanlar var bu dünyada, sonra onlar doğup insan oluyorlar.”
“Seninle ben birbirimizi dövmemeliyiz. Seninle ben bir de birbirimizi sınava çekmemeliyiz. Seninle ben ihtimal yaşamakla ilgili. Seninle ben merhabayı kesmemeliyiz, çünkü orada bir ihtimal var. Son ihtimal orada.”
“Ve teneke ancak iki kişilik ilişkilerde dönüşmeye başlar altına. Sonra çoğala çoğala. O sebeple Merhaba! Bir insanı sevmekle.. İnsanı sevmekle.. Zarafetle, cömertlikle, özenle, inatla.”
“Bugünlerde umutluyuz biraz. Birazcık. Korka korka elbette. Parmak uçlarında yürüyoruz aman duymasın diye hayal kırıklığı, koşturup gelmesin hemen diye. “
“ Bağırmak, sürdürülemez. Yeminler sürdürülebilir. Yeminler hep fısıldayarak. Fısıldayarak da birleşir sesler. Birleşen sesler yenilmezler. Yeminler saraylardan uzun sürer. . Krallar, tahtlarının gürültüyle yıkılmayacağını pek iyi bilirler. Krallar, yeminlerin gazabından korkarlar. Bağıranlara karşı başkalarını bağırtırlar, ama yemin edenlere karşı bir kurşun icat edemediler, edemezler .. Bir gece milyonlarca insan, bakarsın, fısıldamaya başlar. Düşünsene, milyonlarca insan fısıldamaya başladığında kim bilir dinleyenlere gece ne korkunçtur. Bağırmaya başlayınca kapı pencere kapatılır beli ama fısıltı duvarlardan sızabilir.”
“Şiir ne sevişememeyi bilir ne ödenemeyen krediyi. Ne utanmayı bilir kasada ne veresiye alınan ekmeğin acı tadını.”
“Yeni politik ayaklanmaya kadınlar damgasını vuracak, çocuklarla birlikte. Gemi batarken önce kadınlar ve çocuklar yüzmeye başlayacak.”
“Türkçe konuş biraz. Dil, bir insanı sever gibi korunur; emekle, sabırla, ve konuşa konuşa. Düzgün Türkçe konuşma diye bir disiplini benimseyerek. Şekilci bir saplantı değil bu; dilden başka yurdumuz olmadığını anladıktan sonra benimsemek gereken bir savunma hattı. Türkçe bir bütündür, bölünemez, deme zorunluluğu.”
“Faşizm vallahi çok fena bir şey arkadaşlar; insan denen varlığın hamurunu bozuyor korku denen lanetle.”
“-İnanın çocuklar- faslından giriyorum, -yapabiliriz- diyerek çıkıyorum konuşmalardan. Allah’tan kimse sormuyor –nasılsın- diye. Biri sorsa –iyi misin- diye.. Ağlarım ve de susturamazlar yeminle.”
“İnanmak zorundayız ve inanç bulaşıcı. İnançla olacak ne olacaksa.”
“Yoksulları kızdıran sadece eşitsizlik değil. Mesele çoğu kez itilip kakılmak, alay konusu edilmek ve insan olmaya dair elde kalan son kırıntıdan bile mahrum bırakılmak.”
“Kendi hikayelerini yazabilme ayrıcalığına sahip olanlar, hayatlarına anlam katmak için kendinden daha büyük bir hikayenin parçası olmak zorunda olanların derdini hiç bir zaman tam olarak anlayamazlar. İnsan olmaktan kaynaklanan güçlerini onlara hatırlatan – güçlü adamın- peşinden gitmek onlara ne tatlı geliyor, bunu güçlü adamlara gerek duymayanlar bilemez.”